“Yalan söylememiş insan” var mıdır?

Bazı düşünce ve davranış kalıplarını iyi ya da kötü diye yaftalayıp atmaya eğilimliyiz. Mesela “yalan” bunlardan biri… Kelimeyi duyduğumuz anda olumsuz hisler oluşuyor. Yalan söylemiş olmayı kendimize yakıştıramamız gibi bize yalan söylendiğini öğrenmemiz direkt kalp kırıklığı sebebi…

İyi de “yalan söylememiş insan” var mıdır? Hiç yalan söylememek de hep “doğruyu söyleyeceği” vaadini, patavatsızlık riskini, yine gönül kırma riskini getirmez mi? Madem bu kadar kötü bu yalan, neden herkes (en iyi, en doğru kişiler bile) söylüyor?

Baktım literatüre yalan da iyi, kötü; büyük,küçük; beyaz, siyah (bunu ben ekledim. Beyaz yalanın zıttı nedir ki?) diye ayrılıyor. İyi de bunların sınırları nerede?

Devamını oku

Neydi iyi kalplilik?

Korktum bugün… Hem de çok korktum… Oysa kendimi iyi kalpli sanırdım…

İçimde yürüyüşe çıkmıştım. Çiçekler, böcekler derken, karşımdan kalbimin henüz dokunulmamış, son derece hassas ve son derece kırılgan bir yanı çıkageldi…

Güçlü bir kadındım ya hani ben… Hani incinmenin, kalp kırıklığının ruhsal bağlantımı kestiğimi görünce kırılmayı da bırakmıştım. Bu kadar naif, bu kadar kırılgan, cam gibi bir parçamı görünce şaşırdım önce…

Sonra korktum birden. Öyle az buz değil çok korktum. Bu kırılganlığımı anlayıp, çözüp bir yere koyana kadar zamana ihtiyacım vardı. Bir de baktım içimin savaşçı yanı, bu camdan yanımın kırılganlığı, hassaslığı nedeniyle kılınç kuşanmış…

Tamam niyeti “nefsi müdafa” idi ama hiç çekilen kılınç, kınındaki gibi durur mu? Durmuyor. Zihnim olası tehditlere karşı savaş planları yaparken, dilim en güvendiklerime karşı “eğer beni incitirsen…” diye tehditler savuruyor…

Devamını oku

Kalp kırıklığı neydi ki?

Kalbim kırıldı sana….

Tam da böyle söyledi… “kızdım, üzüldüm… Kalbim kırıldı sana…” Anlamlandıramadığım bir biçimde gelişti her şey… Basit bir yanlış anlaşılma ve basit bir iletişim kopukluğuyla…

Tuhaftı bu durum. Çünkü niyetim çok iyiydi… “Neden?” diye sorsaydı bana ya da ne bileyim “ne demek istedin?” diye bambaşka gelişecekti her şey.. Öyle olmadı. Kalbi kırıldı bana….

Devamını oku

Diyelim ki dünya bir cennet

Diyelim ki dünya bir cennet. Herkes mutlu, huzurlu, bolluk ve bereket içinde yardımlaşma ile yaşıyor.
Ve böyle bir dünyada şeytanlık görevi size verilmiş. Görevlendirme kağıdını aldınız; okumaya başladınız.

Devamını oku

İyilik nedir ki? İyi olmak ne demektir?

Bu aralar yine sık sık “iyi olan”, “iyi olmaya çalışan” insanlar algıma düşmeye başladı… İlginçtir, birinin “iyisi” diğerine uymuyor… Zira her biri kendini kendi zihnindeki “iyi kalıbına” oturtmaya çalışıyor.

Neden bilmiyorum “iyi olmayı”, “iyilik yapmayı” düşünmek, her ne kadar kulağa hoş gelse de bir terslik, bir zorlama enerjisi hissettiriyor bana… Sanırım altında “iyi olmam LAZIM” kalıbı barındırdığı için biraz zorlama, biraz karmaşık geliyor… “Neden?, iyi biri değil misin ki?” diye sorasım geliyor… Öyle ya “lazım, gerekli” tanımları, “aslında öyle değilim de öyle olmam doğrusu” gibi bir mana vermiyor mu sizce de?

Devamını oku

Kim olduğumuz özünde sadece bizim bilmemiz için

Bizim toplumumuzda çoğu insan neden tüm dünyanın kendi kimlik sorunuyla, kim olduğuyla ilgilendiğini düşünmeye eğilimli ki sanki? Oysa kim olduğumuz özünde sadece bizim bilmemiz için değil midir?

Örneğin şimdi ben bir dinin aptalca olduğunu söylesem, veya bir ırka, bir kültüre, bir gruba saldırı içeren bir söylemde bulunsam, o etiketlerle kendini tanımlayan bir çok kişi de bana saldırmaya başlayacaktır. Açığa (normal bir insanda kendisine karşı sınır ihlali yapıldığında ortaya çıkan) öfke çıkacaktır.

Özünde ben bu tür bir söylem ile bir inancı, bir fikri yargıladığımda bu ne o inancın ne de fikrin değerini değiştirir değil mi? Çikolatalı pastaya küfür kıyamet girişsem bu onun fiyatını düşürür mü?

Devamını oku

İnsan kendini çaresiz, yorgun ve üzgün hissedebilir bazen…

Böyle hissetmek de son derece doğaldır. Yaşam yıkım ve yeniden yapımların bir bileşimidir. Ve bazen yıkımlar üstüste gelir.

Çaresizlik hissi, teslimiyet ve olanı kabul edebilme erdemimizi geliştirmek için büyük bir fırsat içerir. Bazen bazı konularda yüzmeyi öğrenebilmemiz için denize atılmamız gerekir. Ve mücadeleden vazgeçtiğimiz anda suyun kaldırma gücünü deneyimleriz.

Teslimiyet demek, kesinlikle hareketsiz kalmak değildir. Teslimiyet, tevekküldür. Ve ancak tedbir ile (yani hareket ile) birleştiğinde tam manasıyla kalıcı olabilir.

Bazen çaresizlik bizi hareketsiz kalmaya ve kendimiz için üzülmeye, kendimize acımaya sürükleyebilir. İşte dikkat etmemiz gereken nokta budur. Bu döngüye girdiğimizde kendimizi tekrarlayan bir yıkım sürecine sokarız. Ta ki tüm ruhumuzu yaralayıp, kendimizi yok edene kadar.

Devamını oku